top of page
  • Yazarın fotoğrafıGüliz Aksoy

Hikaye anlatıcısının en iyi dostu ile tanışın.

Her ne kadar dünya edebiyatındaki ilk yazılı hikaye örneği 14.yy da yaşamış olan italyan şair ve yazar Giovanni Boccaccio tarafından kaleme alınan Dacemeron olarak kabul edilse de, M.Ö. 40.000 yıllarında Cro-Magnon türünün ortaya çıkardığı mağara resimleri, ilk ilham verici hikaye örneklerindendir.


Hemen arkasından M.Ö 850 yıllarına kadar kayıtlarına ulaşabildiğimiz antik yunan epik şiirleri ve mitolojik hikayeler insanlığın birbirine aktarım yapmaya başladığı ilk iletişim objeleri olarak önem taşırlar.


Tarih sayfalarını biraz daha ileri sardığımızda dünyanın en önemli hikaye ustalarından biri olan William Shakespeare 1500 ‘lü yılların ortalarında bugün bile insanlığı etkileyen büyük hikayeleri ortaya çıkarır.


Ve takviler 1800’lü yıllara gösterdiğinde insanlık ilk teknolojik hikaye aracı olan Motion Pictures’ın radyo yayınları ile tanışır. Ve dünya geri dönülemez bir teknolojik ilerleme içinde yaş almaya devam ederken üzerinde yaşayan insanlarda bu gelişme ile birlikte hikayelerini dah çok ve büyük kitlelere aktarma imkanına kavuşurlar.


Evet, hikaye aktarım mecraları değişse de anlatılan hikayelerin bizi etkileme gücü değişmemiştir ve değişmeyecektir de.


Geleceğin mimarları hikaye anlatıcıları olacak. O halde şimdi biraz hikâye anlatıcısının en iyi dostundan bahsedelim.


Biz onu Amigdala adı ile biliyoruz.


Yıllar boyunca tıbbi araştırmacılar insanların sadece uyuşturulara ve alkole bağımlı olabileceklerine inandı. Sonra, arastırmacıların beyindeki kan akışını görmelerine olanak sağlayan görüntüleme tekniklerinin gelişmesiyle insanların seks, kumar, yiyecek ve alışveriş gibi etkinliklere de bağımlı olabilecekleri ortaya çıktı.


İlginç olan bazı faaliyetlerin uyuşturuculara denk bir güçle beyni el geçirebiliyor olması. Çünkü uyuşturucular dopamin seviyesinin aniden yükselmesine neden oluyor - öyle ki tek bir doz insanı ömür boyu bağımlı kılabilir.


Bilim insanları beyindeki aynı ödül merkezlerinin ikna motivasyon ve hafızayla da ilişkili olduğunu buldu.


Örneğin, araştırmacılar artık biliyor ki bir düşünce “somatik bir durum” ortaya çıkarabilir; bir olayı gerçekten deneyimliyor olsanız uyarılacak beyin bölgeleriniz, düşünce tarafından herhangi bir deneyim olmadan tetiklenebilir.


Diyelim ki piyangoda 20 milyon lira kazandınız.


Sevinçten havalara uçardınız, çünkü beyninizdeki amigdala -frontal lobunuzda bulunan badem şeklindeki bir çekirdek kümesi-, bir nörotransmiter ve zevk hissinin kimyasalı olarak bilinen dopamini bol miktarda salgılayacaktı.


Şimdi gözlerinizi kapatın ve kendinizi piyangoyu kazanmış olarak hayal edin.

Olayın görüntülerini, seslerini ve duygularını gözünüzün önüne getirin. Haberi aldığınızda yanınızda kim var? Yüz ifadeleri nasıl? Bu parayla yapabileceğiniz şeyler neler? ...


Farkına varmayabilirsiniz ama yüzünüzde yavaşça bir tebessüm oluşacak. Size kendinizi iyi hissettiren ufak bir dopamin dozu alıyorsunuz, çünkü piyangoyu gerçekten kazansaydınız tetiklenecek beyin bölgelerinizi harekete geçiriyorsunuz.


İşte Amigdala’nın gücü budur.


İyi bir hikâye de kortizol, oksitosin ve dopamin gibi kimyasallar salgılar.

Neuroscience yani sinirbilim sayesinde son on yılda hikâye anlatımı hakkında öğrendiklerimiz, insanlar mağara duvarlarına resimler yapmaya başladıklarından beri bildiklerimizden daha fazla.


Artık hangi beyin kimyasalının konuşmacıya odaklanmamızı, hangisinin empati duymamızı, sağladığını biliyoruz. Bu nörokimsalları neyin tetiklediğini de biliyoruz.

Ve size güzel bir haberim var; hikâye bağımlılığı kötü bir şey değil!

Hangi hikayelerin ne sebeplerden ötürü işe yaradığını da biliyor ve bilimsel olarak kanıtlayabiliyoruz artık.


Hikaye anlatıcılığı ile ilgili daha detaylı bilgi sahibi olmak ve bu işi iş hayatında nasıl kullanabileceğinizi keşfetmek için bize yazın.

77 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page