top of page
  • Yazarın fotoğrafıGüliz Aksoy

YA YANIMDASINDIR YA KARŞIMDA!

Pazarlama dünyasına ve dolayısıyla tüketicinin hayatına bir meteor düştü.

Evet hepimiz “bir meteor düşmediği kalmıştı “ruh halindeyiz ama bu meteor gerçekten düştü.

Özellikle Türk tüketicisi son derece kısa bir zaman içinde yapılması güç olan bir şeyi yaptı. Davranış kalıplarını değiştirdi.

El mecburdu. Yapacak bir şey yoktu değişmekten başka çünkü Maslow devredeydi. Piramidin en alt iki basamağı (Fizyolojik ihtiyaçların karşılanması ve Güvenlik ihtiyacı) son sürat kendini göstermeye başladı.

Covid-19 ile birlikte meydana gelen bu hızlı hareketlenme içinde Maslow’un yanına Darwin de katıldı. Türün güçlü olanı değil adapte olanı ayakta kalabilecekti.

Maslow ve Darwin kol kolayken, tüketici içinde olduğu durumu ama algı yönetimi ile ama Darwini haklı çıkarmak adına bu pandemi durumunu bir ‘savaş’ olarak kodladı zihninde ve hızla adapte olma eğilimine girdi. Sonra da tüm varlığı ile mücadeleye girişti.

Ahval böyleyken pazarlama dünyasındaki markaların ne kadarı bu savaşın farkındaydı?

Cevap Hepsi.

Ancak farkında olmak ile harekete geçmek arasında kocaman dağlar, büyük büyük kararlar ve bütçeler var.

Tüketici tüm motivasyonu, kararlılığı, korkusu ile kendini cephede hissediyor. Bu cephede olma durumunda ise değiştirdiği en önemli davranış kalıbı ise Dijital kullanım alışkanlıkları ve dijital dünyada kendi çapında ekonominin içine girmesi. Ekonomi derken satın alma alışkanlıklarının ister istemez dijitale kaymasından söz ediyorum.

Markaların yıllardır bir biçimde “dijital pazarlama ve içerik yönetimi” ile tüketicisini dijitale çekme stratejisi talihsiz biçimde pandemi ile gerçekleşti dersek çok da hata yapmış olmayız.

Şimdi esas soru şu; “Eyy markalar! Nerdesiniz?”

Soru kısa ve basit de olsa, markalar bir türlü bu soruya cevap veremediler. (Bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda başarılı iletişim yürüten markaları resmin dışında tutmak da fayda var) Birçok marka bu dönemde susmayı tercih etti. Oysa tüketici cephedeyken markaları yanında görmek istediğini çok açık ifade ediyor. Bunun top yekün bir savaş olduğunu, herkesin gücü oranında bu savaşa madden ya da manen destek olmasını bekliyor.

Tüketicinin bu isteği basit ve net. Markasını cephede tam yanında görmek istiyor. Ve diyor ki; “Ya yanımdasındır ya karşımda!”

Bu aslında pazarlama diline tercüme edilecek olursa tüketici markaları ‘savaş’ durumunda teyakkuz halinde yanında görmeyi ve hatta bizzat cephede kendilerine destek vermelerini bekliyor.

Markaların bu dönemde uygulayacakları iletişim dili başka bir yazının konusu. Ancak burda belirtmek istediğim en önemli konu markaların bir an önce sessizlik yeminlerini bozmaları ve cepheye inmeleri gerekliliğidir. Sessiz kalan markalar post-pandemi döneminde bunu sessizliğin bedelini ağır ödeyecekler. Tüketici unutmaz. Hele de durum bu şekilde bir kriz ise.

Öte yandan sene başında markalara anlattığımız 2020 dijital trendlerinin bir kısmı askıda da olsa pandemi dönemi ve sonrası için markalara önerim dijital dünyada varlıklarını sürdürmeleri. Ancak gerçek anlamda varlıklarını sürdürmek için önümüzdeki dönemlerde uygulanabilecek en önemli dijital strateji, mevcut dijital platformlar ile iş birliğine giderek onları desteklemek, birlikte ortak işlere ve projelere imza atmak olmalıdır. Kendi dijital platformunu yaratmaya ve onu parlatmaya ayrılacak her türlü kaynak özellikle de yatırım beyhude bir çaba olacaktır. Tüketici hazır dijital platformlara uyum sağlamaya başlamışken mevcut platformların iyileştirilmesi ve/veya hizmet kanallarının genişletilmesi için marka iş birlikleri önem kazanacaktır.

Özellikle e-ticaret motivasyonları iyi analiz edilmeli, yine yıllardır anlatmaya çalıştığımız veri okuma ve anlamlandırma kaslarının kuvvetlendirilmesi gereklidir.

Özetle markalar ya bu ‘EvdeKal’ süreci ve sonrasında tüketicinin yanında ya da karşılarında olacak ve bu seçimin faturasını günü geldiğinde ödeyeyeceklerdir.

EvdeKalın,

SağlıklaKalın,

MarkanızaSesVerin…

32 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page